Kayıtlar

Ağustos, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİLİNDİK BİR ÇAĞRI

                 Sarhoşça bir dengede duruyorum bugünlerde. İhtimal ve imkanların devinip durduğu bir tahterevallinin üzerindeyim. Ağırlık hangi tarafa baskın habersizim. Kendine yol açabilen biri değilim. Kendine çizilmiş olanın üzerinden gidebilen bir ruhiyetteyim. Perperişan olmadığımı bilmekle birlikte kof bir keyfiyete talibim.             Birilerinin halimi anladığını da bilirim,bu yüzden kalbim bana ışık olanları perdelemez. İyinin ve doğrunun ne kadar yakınında durduğumu bilemem. Gayem bu hizaya yaklaşmaktan ibarettir.              İçimin bulanık sularını başkalarına ilhak etmem. Verebileceğimin en güzelini veremeyeceksem kimseye varlığımı gölge de etmem. Ne yara açarım ne tabip ararım. Kendi yaralarımı ise kendim sararak şifalanırım.                Günün aydınlığını gecenin karanlığına yeğ tutmam. Beni arayan ayışığı'nın izle...

İKİNDİ VAKTİ'M

           Nedendir bilinmez ikindi vakitlerini hep çok sevmişti. Kimseye ait değilmiş gibi duran bu zaman dilimini sanki kendisininmiş gibi hayali bir parselle sahipleniyordu. İnsanlar ya gündüze ya geceye aittir, diyordu, ona göre; aradaki vakitler diğerleri için ehemmiyetsizdi.         Uzun zamandır, kendini hiçbir mekana ait hissetmiyordu. Belki de bundan mütevellit; kimin kalbinin kimin yüreğine dergah olduğunu hep merak etmişti. Mekana dair bir aidiyet bile oluşturamadığından, bir başkasının gönlüne rahatlıkla konuşlanıverenlere hayret ederdi.         İnsan insanın yazgısıydı madem, insanı kaderine teyelleyen bu ip beni neden teğet geçti diye düşündü bir an. Lakin sandığı gibi yalnız değildi; nerede olursa olsun, kuşlar, ona ait olan kalp çarpıntısını kulağına fısıldıyorlardı.        Adam yalnız değildi. Gölgesini kendine emanet eden kadınla yürüyordu. Geçtiği her yerde bir iz bırak...

SEKEN 'TOP'

  Tabağın kırık kısmı elini kesti sofrayı kurarken. Yarabandı bulup bantladı, derin değildi sıyrığı. Oysa fazla dalgın sayılmazdı o gün. Özenli fakat gösterişsiz bir uyumla yapardı her işini. Kardeşinin gelmesine yarım saat ya kalmış ya kalmamıştı. Birden bir ses duydu, pencereden dışarı baktı. Gayri ihtiyari kulak verip anlamaya çalıştı ne olduğunu. Çocuklar vardı çünkü aşağıda. Duramadı, balkona gitti hızlıca. Bir mahallelinin erkek çocukları azarladığını gördü. Muhtemelen çocukların oynadıkları top arabaya çarpıp ses çıkarmıştı. Eh! Adam kızardı tabi! Gösterişli malları çocukların renkli dünyalarından çok daha önemliydi.       Bazı anılar, acının hayatımıza işlenmiş halidir ve benzer olaylar o anıları birden canlandırır. Bundan sebeptir ki; kalbi çarpıntı yapmaya başladı hemen.       Yıllar önce erkek kardeşinin oynadığı top, bir komşunun giriş katındaki camına çarpmış, kardeşi hızlıca arkadaşlarıyla başka tarafa kaçınca ihale ona kalmıştı...

ARDINDAKİ NAĞME

  Yine yineleniyor avucumda bir buruk türkü. Dilime dolanırken içimi boşaltıyor sızılı nağmeler. Ardından; insan, insanın arayışıdır, diyor birisi. Sesime uzaklardan bir yankı gibi çarpan haykırışla birdenbire lâl oluveriyorum.        Çerçeveletmek istiyorum beni bana getirirken, ona emanet eden tüm heceleri. Bağlandığı yerde kabuklaşan bir yara olmaktan kurtarıyor beni bu sesleniş.     Arayan arayışın neresinde durur diye düşünüyorum epeyce bir vakit. Aranan arayışa mı yoksa arayana mı meftun anlamaya çalışıyorum. Her kesişimin ortak nokta oluşturmadığını hayret etmeden gözlemliyorum. Gördüklerim göreceklerime perde olurken, gökyüzünün uğultusuna teslim ediyorum içimdeki tüm emanetleri. . .

KISKAÇ

Yaklaşmaya ramak kala uzaklaşıyorum çoğu varış noktasından. Elimi uzatsam dokunuverecekmişim gibi olan o köklü ağaçların gövdesini kendime yuva yapamıyorum. Sanki hep bir başkasına sığınak olup duruyorum. Bir zaman geçiyor sonra, ve bu geçen vakit; başkalarına koruyuculuk ederken kendime bir gölge bulamamak gerçeğiyle yüzleştiriyor beni.      Kulağımda anı'lar çınlıyor belli belirsiz. Hüzzama dönüştürmemek için tasalarımı bir hayli çabalıyorum. İnsan, diyorum; her istediğini yapamaz bu doğru. Ama gönülden istediğini yapmak için koşullarını o dileğine yaklaştırabilir.  Ben, bazen, beklenti ile gerçekçiliği birbirinden uzaklaştırdığımı çok geç fark ediyorum. Yine de tek bir surette son buluyor tüm adımlayışlarım. Varamayışlardan bir kalkan kuşanıp kaldığım yerde duraklamaya devam ediyorum. Ve artık karanlık odalardan çıkmamam gerektiğini biliyorum.

ELDE VAR 'hiç'

                    Neden -hep- kalansız eldeli bulduğum tüm sonuçlar? Bu dünyadaki hassas kefeli terazilerin ortası mı benim hanem? Alanın da verenin de hoşnutsuz olduğu bozuk düzenin ortasında neden eldesiz hesaplara mecbur kalıyorum?         Soruş ve sorgulayışlarım kendi yankısıyla geri dönüp yaslanıyor boynuma. Kendi kendine çare olamadan herkesi iyileştirmeye çalışan şifacı yine ben oluyorum.         Rüzgarda savrulmak isterken, güneşsiz bir gölgede nefes almam bekleniyor. Yönüm nereye dönük olursa olsun, kendimden başka her hüzne kucak açıyorum. Ben galiba belirsizliğin rengini şeffaflaştıracak bir mum arıyorum.

AVUNTUM IRAK

                         İnsanı insana sığınak yapan bir rüyadayım bugünlerde. Gecenin içinde teselli bulamayan herkesin gündüze kaçışı gibi çevriliyor yüzüm boz bahçelere. Kendime kıza kıza atlıyorum tüm taraçaları. Çünkü arayış içinde ol(a)mayıveremez miydim öfkesiyle doluyum. Durup, bekleyip durulduğum zamanlar olmuyor değil. Fakat yine de kendi hengamemin içinden yardımsız çıkıyorum.             Kimilerine göre başkalarını öncülleyen, kimilerine göre kendini önemseyen kurtuluşa eriyor hayat mezbasında. Bense terazinin diğergamlık kefesini ağırlaştırıyorum.           Sığınak mı bulmalı yoksa sığınak mı olmalı, diye son kez soruyorum boşluğa. Alacağım yanıtla vereceğim çakışmasın diye, tüm olası yanıtları kendi yankılarında seyreltiyorum.                                  ...