SEKEN 'TOP'
Tabağın kırık kısmı elini kesti sofrayı kurarken. Yarabandı bulup bantladı, derin değildi sıyrığı. Oysa fazla dalgın sayılmazdı o gün. Özenli fakat gösterişsiz bir uyumla yapardı her işini. Kardeşinin gelmesine yarım saat ya kalmış ya kalmamıştı. Birden bir ses duydu, pencereden dışarı baktı. Gayri ihtiyari kulak verip anlamaya çalıştı ne olduğunu. Çocuklar vardı çünkü aşağıda. Duramadı, balkona gitti hızlıca. Bir mahallelinin erkek çocukları azarladığını gördü. Muhtemelen çocukların oynadıkları top arabaya çarpıp ses çıkarmıştı. Eh! Adam kızardı tabi! Gösterişli malları çocukların renkli dünyalarından çok daha önemliydi.
Bazı anılar, acının hayatımıza işlenmiş halidir ve benzer olaylar o anıları birden canlandırır. Bundan sebeptir ki; kalbi çarpıntı yapmaya başladı hemen.
Yıllar önce erkek kardeşinin oynadığı top, bir komşunun giriş katındaki camına çarpmış, kardeşi hızlıca arkadaşlarıyla başka tarafa kaçınca ihale ona kalmıştı. Cama çıkan yaşlı nevirsiz kadın hunharca bağırmış, dövmekten beter etmişti. O ürkütüntülü haliyle olduğu yerde korkudan mıhlanmış, özür bile dileyememişti.
-ki kendisi suçlu da değildi -
Bir süre sonra üst kattan başka bir kadın cama çıkmış, yaşlı teyzeyi uyarmıştı. Bu koruyucu davranış bir nebze olsun çocuk kalbine ferahlik vermişti. Yetimliğin manasını iliklerine kadar hissettiği o gün; belki de bugünlerde yaşadığı panik atağının başlangıcıydı.
Zaman içerisinde birbirinden farklı birçok şeyle mücadele etmesini öğrenmiş ama o haksızlığa ve korkutulmaya maruz kaldığı günü asla unutamamıştı.
Anılar varoluşumuzu anlamlı kılarken; içimizdeki gizleri ortaya çıkarmak için pusuda bekleyen bir düşman gibiydiler.
İnsan; belki de hatırladıklarından ibaretti. Gözleri buğulandı, sessizce sandalyede oturup çocukların dağılmasını bekledi. Zaten hayat, onun için hep bir bekleyişten ibaretti.