Kayıtlar

Nisan, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SAKINDIĞIM HUZURSUZLUĞUM

 Soğuk baharların iklimini taşıyorum üzerimde. Isıtacağını sandığım güneş bana rüzgâr oluyor birden. İnsan yazgısının kurbanıdır ya hani; ben de içine sığınmadığım odalarda kapalı kalıyorum. Hapsolmuş yahut hapsedilmiş değilsem bile, kıpırtısızım.    Hayatımın ortasındaki kasvet hep mi vardı yoksa onu ben mi var ediyorum bilmiyorum. Düzeltmeye çalıştığımda sanki hep aynı noktada boğulduğumu görüyorum. İleriye bir adım atmak cesaretinin kabzasını elimde tutsam da kırık bir korku tutuyor yakamı.     Kozalağım çatlamış da içinden kelebek olup çıkamamışım hissi baskınlaşıyor her seferinde. Noktaları birleştirip bir doğruya varmıyorum.    Ben sadece varış yerimi kolaylaştıracak bir ışık arıyorum...

'Bazen Öyledir; Karanlığa Yakındır İnsan'

Günün ağartısının günün karanlığına yaklaştığı yerdeyim nicedir. Derinliklerin dibine dibine yürüyor gibiyim hatta. Bataklığa mı yaklaşıyorum yoksa sığ sulara mı bilmiyorum. Bilmiyor ve yürüyorum.     Sanki tüm yürüyüşlerin ardında bir giz biriktiriyorum.     Sonra diyorum ki kendi kendime: İnsan bazen bilmekle bilmemek arasında bir hizada sıkışıp kalıyor.  Bunaldığım yerlerde bana bir el uzatan olsun da istemiyorum esasında. Yürüdüğüm yolun beni ulaştıracağı zemini, ilk kendim görmek istiyorum. Zaman zaman duvarlar geçişimi zorlaştırıyor yolculuğum esnasında. Oysa ben "yolda bir duvar göremiyorum" diyenlerin arasından bata çıka ilerliyorum. Duvarlar bazen ayna bazen engebe oluyor karşımda. Fakat yürüyorum, yürümek zorundayım.     Koşmaya hiç yeltenmiyorum yürüyüşüm hızlansın diye çünkü tanıyorum kendimi. Çabuk tıkanacağım yol beni gideceğim yere ulaştırmaz.       Yolculuğum boyunca yapayalnız olmuyorum. Olmuyorum ama içsel yol...