'Bazen Öyledir; Karanlığa Yakındır İnsan'

Günün ağartısının günün karanlığına yaklaştığı yerdeyim nicedir. Derinliklerin dibine dibine yürüyor gibiyim hatta. Bataklığa mı yaklaşıyorum yoksa sığ sulara mı bilmiyorum. Bilmiyor ve yürüyorum. 
   Sanki tüm yürüyüşlerin ardında bir giz biriktiriyorum.
    Sonra diyorum ki kendi kendime: İnsan bazen bilmekle bilmemek arasında bir hizada sıkışıp kalıyor. 
Bunaldığım yerlerde bana bir el uzatan olsun da istemiyorum esasında. Yürüdüğüm yolun beni ulaştıracağı zemini, ilk kendim görmek istiyorum. Zaman zaman duvarlar geçişimi zorlaştırıyor yolculuğum esnasında. Oysa ben "yolda bir duvar göremiyorum" diyenlerin arasından bata çıka ilerliyorum. Duvarlar bazen ayna bazen engebe oluyor karşımda. Fakat yürüyorum, yürümek zorundayım.
    Koşmaya hiç yeltenmiyorum yürüyüşüm hızlansın diye çünkü tanıyorum kendimi. Çabuk tıkanacağım yol beni gideceğim yere ulaştırmaz. 
     Yolculuğum boyunca yapayalnız olmuyorum. Olmuyorum ama içsel yolculuğum dışsal yolculuğuma eşlik ettiğinde yön biraz bulanıklaşıyor. Peki o zaman ne yapıyorum? Yönü kalbime ilham edene sığınıyorum. Çünkü biliyorum yol da yolculuk da  O dilerse tamamlanır.
   Ve ben bunca muğlaklığın ardında yolda olmayı durmaya tercih ediyorum.
   

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİLİK ÇİZGİ

HIŞIRTIYI ÇIKARAN KİM?

BİLİNDİK BİR ÇAĞRI