ISSIZ SESSİZLİĞİM

    Buğulanmış bir cama yazamamak kasveti vardı üzerimde. Bir bardak suyu içip de son yudumu bırakmak israfı gibi ağırlaştı içimde; her baktığım, gördüğüm, idrak ettiğim gerçek. Her yüzleşme bir kaçışa kapı aralıyordu ömrümün yaprak dökümünde. Yürümek bile ilerlemek anlamına gelmiyor gibiydi. Yerimde sayıyordum.
    Bulutlara bakıp da uçsuz bucaksızlığı hissetmemek mümkün değil, demişti bir ses. Kendi iç sesimde karşılık bulamadı bu berrak sesleniş çünkü bana göre geceyi de gündüzü de aydınlatan tek bir Ay'ın ışıltısıydı. Sessizlik zamanlarında zihin daha gürültülüdür ya hani benimse; hüznüm, daima kendimden önce yürüyordu.
     

Bu blogdaki popüler yayınlar

SİLİK ÇİZGİ

MÜTEKABİL BİR SERZENİŞ

HIŞIRTIYI ÇIKARAN KİM?