Kayıtlar

Temmuz, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

KAPANIŞI BEKLEYİŞ

   Efil efil esen bir rüzgâra tutunup uçmak istiyorum, dedi, kahvesini yudumlayıp pencerede tütsülenmiş gibi dalganan perdeye bakarak. Bir iç çekiş mi yoksa bir buruk niyaz mı bu tutunduğu muğlak düşünce, bilemedi.  Ben ki; her istediğini değil, zarurî olanı bile yapmam bazen. Misal berrak bir su getirip koysalar avucumun içine, dedi, susuz da olsam içemem onu izlemekten.     Peki ya öyleyse gizlerimin görünülürlüğü ne zaman gün yüzüne çıkacaktı? Kendimden emin olduğum kadar hislerimden emin olamıyordum.  Duygularımın dilini çözen bağı kim yeniden ilikleyecekti boynuma?      Daldığı yerden kaldıramadı gözlerini bir süre. Ben,kendimi, en çok beni anlayana teslim edemem, diye geçirdi içinden. Tamamlanmadan da yarım kalmayabilirdi insan nihayetinde...    Ben böyle iyiyim, büsbütün değilsem de, yarım kalmış da değilim,dedi, kapattı perdeyi.

HÜRMET

    İnsan, insanın yazgısıdır, evlat. Kaderine boyun eğenler çoğunlukla kederlerini de kabullenmiş olanlardır.     Biz biliriz ki; yaratılan her canlının hesabına bu dünyada bir imtihan düşer. Düşer ki mükâfatı taçlansın. Yalnız, insan; kendinden olduğu kadar diğer canlılardan da hesaba çekileceğini unutmamalıdır. Çünkü onlara gösterdiği merhametin de onlardan esirgediği iyiliğin de çetelesi tutulur.             Yaşadığı müddetçe adil ve hakkaniyetli bir düzen arayışında olmak, aynı zamanda tüm canlılara aynı hassasiyetle yaklaşmak gerekliliğini doğurur. Öyleyse bize düşen fıtratımızla müsemma bir insan olmaya çalışmaktır. 

YANKISI KAYBOL[MA]MIŞ BİR TINI

   Sesime denk bir sada arıyorum bir zamandır. Karşılık verip susan da görüyorum, karşılık vermeyip nida eden de. Ne kadar çabalasam da eşzamanlı bir melodi yakalayamıyorum kimseyle.     İnsan, insanı hep arayan mıdır, bilmem lakin, tüm bu seslerin içinde; ben ne kendi sesimi ne de sesimin izdüşümünü bir türlü bulamıyorum.     Hayatın ortasında birleşen ve ayrışan onca şeye karşın benim bütünleyenim sığınağından çıkmıyor. Yanlış yerde mi arıyorum bu muhtemel yansıyı yoksa hiç mi bakınmamalıyım ikilemiyle boğuşuyorum. Kim bilir, belki de; kainatın mutlak dengesinde, kendi uğursuz ışıltısını  yansıtan yıldızlardan korunuyorum bu bulamayışlarımla.  Düşünüp taşınıyorum fakat makul bir sonuca ulaşamıyorum. Öyleyse, dinleyin beni, siz bana bakmayın! Sesime ses vermeyin ne olur! Kayboluşuma sebep olmayın!..

GİDİL[E]MEYEN

                            Kendini zamanın aksına kurban etmişlerdendi. Aksiyonlara değil dinginliklere ihtiyacı vardı. Akışın dışına çıkmayı hiçbir zaman sevmedi. Rutinlerden şikayeti şükrüne haksızlık olarak görürdü. Varoluşsal sorgulamalar yapmadı hiç; inancından, inandığından şüpheye düşmedi. Çağlar ötesindeki sosyal düzenin değişim ve adaptasyonuna inandı. Yakın nesiller arasında bile kuşak farklılıkların uç noktalara çıktığı zamanlarda, insan ve toplumun birbirlerine göre revize edilmesi gerekliliğini önemsedi. Birbirinden alakasız olguların kıyas edilmesinden ise hep rahatsızlık duydu.             Düşünce; insanı, hem ileri hem geriye götüren tek gerçeklikti ona göre. Bu yüzden ruhen, bedenen, fikren ve zikren yapılan yolculuklarda buldu kendini. Çıktığı her sefer hem gidişli hem dönüşlü değildi. Bazen varamayışlar son durak oluyordu.           ...