Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR UĞULTU GELİR KURUMUŞ AĞAÇ YAPRAKLARINDAN

                       Ruhunun güzelliği suretine yansıyan insanlar vardır. Bir de öfkesi ve kini tüm güzel meziyetlerini örten çirkin suretler. Hangi tarafta olacağını insanın kalbi seçimi belirler. Ferasetli bir algı gerekir nefretine köle olmamak için. Bunu başaramayanlar kendilerine seçtikleri kurbanı herkese kurban etmeye çalışırlar.          Sahi insan kendisini görmeyen bir çift göze mi yoksa o gözlerin çevrildiği diğerine mi düşmandır?        Geçmişine, kendisine, ailesine, etrafındaki herkese bilfiil düşmanlık güden bu abide şahsiyetlerin son durağı çıldırtıcı bir yalnızlıkta payelenir.        Duru bakmak için temiz düşünmek ve tarafsızlık gerekir. Eğriyi doğruyu ayırt edemeyecek kadar basiretsiz olan, herkesin dostluğundan ve ilgisinden mahrum şekilde bu hayata veda eder. Başkasıyla sebepsiz düşmanlık eden, kendi çamurunda debelenip arınması imkansı...

BİTİŞ'meyen ÇİZGİ

                Gitmekle kalmak arasında kaç boğumlu bir ikilem vardır kim bilir- Kim bilebilir ?          Gideni de kalanı da haklı haksız yargısıyla yaftalamıyorsun. Zaten bu hadsizlik olmaz mı, diyorsun. Evveline aşina olmadığın kimse sorgulamamalı çok iyi biliyorsun.          Sorgunun mu sorunun mu manası daha derinlerde idrak ediyorsun. Yine de bilmediğin şeylerin ardındaki perdeyi aralayamıyorsun.  Atacağın adıma takatin var da, yüreğin yok. Duraksıyorsun. Bir adım ileri bir adım geri gitmektense kalakalmayı yeğliyorsun. Kendine manasız teselliler buluyorsun. Çaresizliğinse çaren oluveriyor birden.         Bir mim koyup devam etmekte mümkün ,diyorsun zaman zaman içinden. Ama ayraçları kaybetmişsin. Yol gösterici bulamıyorsun. Sezgilerin niteliksiz. Durmak yol almaktan evla oluyor sıkıştığın mengenede. Bu kadar düşünüş kalbe ziyan, kalbindekine eziyet diyor, ...

BİR YALNIZLIK NAĞMESİ

                              Şubat ortalarıydı. Neredeyse öğlen oluyordu uyandığında. Kalktı elini yüzünü yıkadı gönülsüzce. Acıkmıştı. Çay koymak üzereyken ekmeğin olmadığını fark etti. Hayatının içindeki onca farkındalıksızlığına sövdü. Ah ulan(!) dedi kendi kendine, bedensel ihtiyaç işte, yokluğunu unutturmuyor. Pijamalarını değiştirecek takat bulamadı kendinde. Uzun süredir üzerine sinen tembelliğe rağmen hızlıca hırkasını geçirip üzerine, anahtarını alarak çıktı evinden. Fakat birdenbire ağırlaştı adımları dışarı çıkınca. Halbuki kupkuru bir ayaz vardı dışarıda, insanı hemen eve varmaya iten çetin bir soğukluk. Salına salına gitti fırına iki ekmek aldı çıktı selamsız sabahsız. Yıllardır böyleydi aslında. Suretine yapışmış bu taş gibi ifadeyle dolanırdı. Neden bilinmez; ne selam verir ne de selam alırdı. Kimseye iyiliği siret etmemişse de kötü bir olayla da adının anıldığı duyulmamıştı. Kimseyle konuşmadığı ...

BİR KIRIK TEBESSÜ'M

                        Kadın geceyi severdi. Bilirdi diğeri. Kadın hüzne bilenmişti. Bunu da bildi diğeri.             Geriye kalanın bütünün en değerli parçası olduğu da bilinmeliydi. Bildiler.             Bir rüzgar kanadına takılmış gibi askıda kalındı. Pervaneye sıkışan parçayı kimse kurtaramadı. Onu oradan almak ateşe atmakla eş değerdi. Sevdiğine bakakalmakla uzaktan bakmak arasındaki bir keşmekeşe döndü duyguları.            Geçmişi geleceğe perde etmemeli, dedi bir ses.            Sesine ses veren olmadı. Ya da öylesine cılız bir fısıltıydı ki, cevap anlaşılamadı.           Sığınaksız limanlara varmak ne güç, dedi, kadın. Kımıltısız bir nefes aldı. İç çekişini evhamsız gecelere emanet edip yürüdü. Varmanın nihayet vermeyeceği yollarla büyüdü...        ...